Öyle kavramlar vardır ki, çok sık
kullanmamıza rağmen tek bir kelime hatta cümle ile anlamını bulmakta güçlük
çekeriz. Gerek konusu gerekse yaşamımızdaki uygulama alanı ile bu güçlüğü en
çok hissettiğimiz kavramlardan biri de “Adalet” olsa gerek.
Tarifinin güçlüğüne rağmen hiç şüphe yok ki, önce adalet ile “hak” ve “haklılık”ın bir arada kullanıldığını hepimiz biliyoruz. Adalet için, hakkın gözetilmesi, haklı ile haksızın ayırt edilmesi diyebiliriz. Bir hakkın yerine getirilmesi de adalettir. Adalet, önce hukuk kurallarına uygun olmalıdır. Bir devlet içinde yaşayan herkesin, yasalarla sahip olduğu haklarını kullanması da adaletle sağlanır. ‘hak elde etmek’ ya da ‘haksızlığı kabul ettirmek” insanların toplum içindeki davranışlarıyla ilgili olduğuna göre adalet, ahlak ve din kurallarıyla da çok yakından ilişkilidir.
Gerek tariflerinden gerekse hakkında söylenenlerden yola çıkarak, “Adalet” kavramını iki temel üzerinde düşünülür. Önce dağıtıcı özelliği gelir. Adaletin ana esasları her kesime, her kişiye, her statüye ulaşabilen olmalıdır. İkinci temel, denkleştirici özelliğidir. Aşağıdaki ile yukarıdakinin, azla çoğun farkını gideren adalet gerçek adalettir. Yalansız ve dolansız…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder