5 Nisan 2014 Cumartesi

Gel Gelelim Son Konuya.. İnsanlar Adaletin Gerekliliğine İnanmıyorlar mı?

Şu an dünyanın her tarafında savaşlar yaşanıyor, insanlar sakat kalıyor, ölüyor, evini ya da ülkesini terk etmek zorunda bırakılıyorlar. Bu insanlar zor ve insanlık dışı koşullarda açlık, susuzluk, salgın hastalıklarla mücadele ediyor; fakat bu zulmü uygulayanlar rahat yaşamlarına devam ediyor, yemeklerini yiyor, çocuklarını seviyor ve sıcak yataklarında vicdanları rahat, huzurlu bir şekilde uyuyabiliyorlar. 

Uluslararası ‘prosedür’e göre adalet, maddi gücü elinde bulunduran azınlıkların keyiflerince uygulanır. Eğer bu azınlık ‘insaf ederse’ zayıf ve güçsüz olan insanlara yardım eder, adil davranır. Ancak çok sayıda insan haksız kazanır, yoksulların hakkını yer, diğerlerini ezer ve lüks bir yaşam sürdürür. 

Gerçek anlamda adalet insanlar arasında hiçbir fark gözetmeden hepsini kapsayan; ırk, dil, din gibi ayrımlar gözetmeyen, güçlülerin değil haklıların üstün olduğu bir sistemdir. 

İnsanlar adaleti kabul ettikleri ve önemini bildikleri halde, çıkarlarıyla çatıştığında reddederler. Bu yüzden adaletin uygulanmasında aksaklıklar kaçınılmaz olur. Örneğin rüşvetin ahlak dışı ve adil olmayan bir davranış olduğu çok açıktır. Bazı kişiler bunun çirkin bir davranış olduğunu bildikleri halde, çıkarları gereği ve kendilerince akla uygun bahaneler ileri sürerek hiç çekinmeden rüşvet alabilirler. 

Ya da şahitlik yapan insanın kesinlikle doğruyu anlatması gerektiğini bildikleri halde, bazı insanlar kendilerinin veya yakınlarının çıkarları nedeniyle yalan söylemekten kaçınmaz.
Siz sevdiğiniz, fakat doğru yoldan sapmış bir kişi hakkında karar verirken de tarafsız, dürüst ve haktan yana olabilir misiniz?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder