Adalet ve hoşgörü kavramları Türk-İslam ahlakının temelini oluşturur.
Türkler, tarih boyunca, birlikte yaşadıkları farklı dinlerden topluluklara, farklı etnik gruplara adaletle hükmetmiş, dinlerini değiştirmek için herhangi bir zorlamada bulunmamış, her zaman barış içinde yaşamayı hedeflemiştir.
İnsanları adaletten uzaklaştıran en önemli etken, prensipte kabul ettikleri adaleti, kendi çıkarlarıyla çatıştığında reddetmeleridir. Adaletin yeryüzünde gerçekten uygulanabilmesi için, insanlara, adalet uğruna kendi çıkarlarını bir kenara bıraktırabilecek bir ahlaka ihtiyaç vardır.
Bu ahlak Türk-İslam ahlakıdır.
Çok şerefli bir geçmişe sahip olan Türk milleti adaletli, hoşgörülü ve dürüst yönetimiyle tarihe geçmiş ender topululuklardan biridir. Bu gerçeği, Batılı pek çok tarihçi teyit etmektedir. Ayrıca bu gerçek, geçmişte Türklerin yönetiminde asırlarca yaşamış halklara mensup araştırmacılar tarafından da samimiyetle dile getirilmektedir. İki büyük Türk imparatorluğu olan Büyük Selçuklu ve Osmanlı İmparatorluğu bu konuda akla gelen ilk örneklerdir. Bu imparatorlukların yönetimi altında asırlar boyunca yaşayan çeşitli halklar arasında gerçek adalet sağlanmış, toplumda barış ve hoşgörü hakim olmuştur.
Örnek vermek gerekirse;
Fatih Sultan Mehmet döneminde yapılan fetihlerle imparatorluk üç kıtaya yayılmış, İstanbul'un fethi ise bir çağın kapanıp, yeni bir çağın açılmasına neden olmuştur. Bu fetih Osmanlı'da olduğu gibi, Avrupa tarihinde de bir dönüm noktasıdır. İstanbul'u olağanüstü bir askeri deha ile fetheden ve böylelikle dünyada bir çağı değiştiren Fatih, gittiği her yeni ülkeye İslam'ın adaletini ve hoşgörüsünü götürmüştür.
Fatih Sultan Mehmet'in kitap ehline karşı olan hoşgörüsü günümüze kalan birçok anlaşmalarla da belgelenmiştir. Onun İslam ahlakından kaynaklanan hoşgörüsünden Hıristiyan, Yahudi, Ermeni, Süryani her dine mensup insan payını alıyordu. Bu nedenle Fatih'in padişah olduğu süre boyunca birçok yabancı millet onun yönetimi altına girmekten büyük bir memnuniyet duymuştu. Bizanslı yönetici Büyük Düka Notaras'ın "Bizans'ta Latin şapkası görmektense, Türk sarığı görmeyi tercih ederim" şeklindeki sözü de bu gerçeği teyit eder niteliktedir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder